Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

24 Kasım 2010 Çarşamba

Sine-Masal Kentler / Mehmet ÖZTÜRK

Kentle birlikte başka bir dünya, başka bir hayat tarzı, ekonomik, politik ve sosyal işlevleriyle doğmaya başladı. Tarihteki ilk kent M.Ö. 4. binyıl içinde Mezopotamya'da Sümerler'de kurulan Ur olmakla birlikte, antik çağ içinde en önemlisi "zevk-ü sefa" kenti Babil'dir. Günümüzün pek çok metropolü de (Paris, New York gibi) yeni Babil olarak ona benzetilir.

Fırat'ın kıyısında kurulan Babil, zamanın en büyük kenti olmakla birlikte, aynı zamanda dünya merkezinin figürü, politik ve dinsel kutuplar ile "dünya"ya açılan yollarıyla Doğu şehirciliğinin sembolüydü. Çevredeki kent devletlerini ele geçiren Hammurabi (M.Ö. 1792-1750) Babil'i başkent yapmıştı. Dünyanın en büyük kenti (o zamanki nüfusu 500.000 olarak tahmin edilmektedir) olan Babil, siyasal öneminin yanısıra bölgenin ticari, idari, edebi ve dini merkeziydi. Asma bahçeleriyle Babil'in efsanevi değeri, Griffith'in "Hoşgörüsüzlük" filminin; bir yanıyla Babilvari sefahatı, bir yanıyla Berlinvari ekonomik-siyasi sefalet ve kargaşa ile zorba bir otoriteyi bir arada dokuyan, diğer yanıla New Yorkvari bir mimari dekorla yapılaştırılmış olan Fritz Lang'ın "Metropolis" filminin ve ayrıca Pieter Brueghel'in "Babil Kulesi" (1563) tablosunun şekillenmesinde simgesel bir kültürel miras olmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder