Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

31 Aralık 2010 Cuma

Nikola TESLA...

Adı Edison veya Marconi kadar bilinmese de Nikola Tesla gelmiş geçmiş en büyük mucitlerden biri, hatta birincisi kabul ediliyor. Sırp asıllı, Hırvatistan doğumlu ve ABD vatandaşı olan bu dahi sayesinde bugün ışıl ışıl aydınlanan kentlerde yaşıyoruz. Ama insanlığın Tesla'ya borçlu olduğu şey bununla sınırlı değil tabii. Gerçekten zamanının çok ilerisinde yaşayan bir bilim insanı olan Tesla patentinin Marconi'ye değil kendisine ait olduğunu ancak ABD Yüksek Mahkemesi kararıyla kanıtlayabildiği radyodan televizyona, robotlardan telsiz haberleşmesine, bilgisayardan füzelere kadar bugün gündelik yaşamımızda yer alan pek çok şeyin mucidi veya fikir babasıdır.

Ne Okudum: Mircea Eliade - Dinler Tarihine Giriş

Ne Okudum: Mircea Eliade - Dinler Tarihine Giriş: "Dinler Tarihine Giriş Mircea Eliade Kabalcı Yayınevi 2003 İstanbul ISBN 975-8240-80-3 455 Sayfa Çeviri: Lale Arslan İlk eli..."

29 Aralık 2010 Çarşamba

Elektrik

Mucit elektrikli anestezinin de mümkün olduğunu düşünüyordu. Dersleri anlamada güçlük çeken öğrencileri etkilemesi için sınıfların altından yüksek voltaj kablolarının geçirilmesini de önerecekti. New York sahnesinde oyuncuların sahneye çıkmadan önce duygularını kamçılamak için yüksek gerilimli soyunma odaları hazırlayacaktı.

Zamanın Ötesindeki Deha TESLA – Margaret Cheney

D'Arsonval Tedavisi

Tesla, yüksek frekanslı alternatif akım bombardımanının dokularda yarattığı ısının, kireçlenme gibi birçok rahatsızlığı iyileştirdiğini bulan ilk kişi olarak(1891 yılında) tarihe geçtiyse de, yöntemin adı “D’arsonval Tedavisi” olarak geçecekti tıp literatürüne. Radyasyonun tıbbi tedavilerde kullanılması hızla yaygınlaştı ve –başlarda diatermi, şimdilerde ise hipertermia adı ile anılan- bu tedavi X ışınlarının, mikro dalgaların ve radyo dalgalarının kullanılması ile kanserin tedavisinde de uygulanmaya başlandı. Kemik ve doku tedavilerinde de bu yönteme başvurulacaktı.

Zamanı Ötesindeki Deha TESLA – Margaret Cheney

26 Aralık 2010 Pazar

Uzaklardan Göçüp Gelenler...

    Amerika ve Avrupa'da telgraflar tıkırdamaya başlamıştı. Transatlantik kablo hattı döşenmişti. Alexander Graham Bell'in telefonları hızla tüm kıtaya yayılmaya başlamıştı ki 1881 yılında Budapeşte'de de bir santral kurulacağı haberi duyuldu. Bu şehir, Thomas Alva Edison'un şubesi olma şerefine ulaşacak dört Avrupa şehrinden biriydi.
    Tesla o yıl ocak ayında Budapeşte'ye doğru yola çıktı. Amcasının sözü geçen bir arkadaşı sayesinde Macaristan Merkez Telgraf Ofisi'nde bir iş bulmuştu kendisine. Elbette ki oldukça düşük ücretli bir görevli olarak çalışmak genç mühendisin hayallerini süslemiyordu. Ama bu işe de büyük mutlulukla sarılacaktı.
   Kısa bir süre sonra, doktorların başka şekilde açıklayamadıkları için sinir bozukluğu adını verdikleri bir hastalığa yakalanacaktı.
   Tesla'nın hisleri oldukça kuvvetliydi. Birçok kere alevler çatırdamaya başlar başlamaz uykusundan uyanarak komşularını kendi evlerinde çıkmak üzere olan yangınlardan kurtarmıştı. Kırk yaşlarında, Colorado'da bir şimşek deneyi üzerinde çalışırken neredeyse bin kilometre ötedeki gök gürlemelerini duyduğunu iddia etmişti, asistanları ise ancak üç yüz kilometre uzaklıktakileri duyabiliyordu.

Zamanın Ötesindeki Deha TESLA - Margaret Cheney

24 Aralık 2010 Cuma

Nicola Tesla...

Nicola Tesla eşsiz bir bilim insanıydı. Meslek hayatının zirvesindeyken yoğun bir ilgiyle izleniyordu ancak özel hayatı hakkında kimse birşey bilmiyordu. Tek başına çalışmayı ve yalnızlığı seven müzmin bir bekardı. Arkadaş ortamları dışında pek ortalıkta görünmezdi. Özel hayatı yabancılara kapalıydı.

Alanında bu kadar iyi olan birinin bu derece münzevi bir yaşam seçmiş olması, biyografisini yazacak kişinin işini bayağı zorlaştırıyordu. Tesla'nın 1943 yılında seksen altı yaşındayken ölmesinin ardından New York Herald Tribune'ün bilim editörü John J.O'Neill'in yazdığı Prodigal Genius(Anlaşılamayan Deha) adlı biyografisi piyasaya çıktı. Uzun yıllar boyunca bu kitap Tesla üzerine yazılmış tek biyografi olarak kaldı.

Zamanın Ötesindeki Deha TESLA - Margaret Cheney

19 Aralık 2010 Pazar

Tesla...

"Biraz tarihçeyle başlayalım. Radyoyu kimin bulduğunu bileniniz var mı?"

"Nicola Tesla," dedi sınıfın bilgici Jonah Hulse gururla.

"Rock grubu Tesla gibi mi yani?" diye sordu Winter.

"Aynen. Sanırım grup adını ondan almış," dedi Laszlo. Konu yine dağılmadan Winter'in gevezeliğini çabucak kesmişti. "Tesla, 10 Temmuz 1856 yılının tam gece yarısında Hırvatistan'da doğdu."
Bir tarih geçince defter sayfaları üstünde dolaşan kalemlerin hışırtısı duyuldu.

"Beş yaşındayken bir fırıldağa yapıştırdığı on yedi böcek tarafından döndürülen ilk motorunu tasarladı. Garip fikirlerin sadece başlangıcıydı bu; diğerleri arasında küresel yolculuğu kolaylaştırmak için dünyayı çevreleyen sabit bir halka ve posta ulaşımını hızlandırmak için Atlantik Okyanusu'nu geçecek hidrolik güçlü devasa bir tüpte vardı."

İlginin artık tamamen söylediklerine yoğunlaştığını gören Laszlo dudaklarında hafif bir gülümsemeyle devam etti:
"Tesla üniversite yıllarında gecede sadece bir ya da iki saat uyuyarak yaşıyor, günde yirmi saat çalışıyordu. İlk yılının sonunda dokuz dili akıcı şekilde konuşmaya başlamıştı. Ne yazık ki, babası vefat edince hayatını kazanmak için üniversiteden ayrılmak zorunda kaldı. Böylece Paris'deki Continental Edison Company'de mühendislik yapmaya başladı. Patronu ondan öylesine etkilenmişti ki, Thomas Edison ile tanışması için Amerika'ya gönderdi."

Sınıfta, "Bizim Edison bu," türünden mırıldanmalar oldu.

"Edison Tesla'yı derhal işe aldı ve kendi icadı olan doğru akım dinamolarını yeni baştan tasarlayabilirse 50.000 dolar ödemeye söz verdi. Tesla her ne kadar alternatif akımla çok daha fazla ilgileniyor idiyse de, kendi araştırma laboratuarını kurmak için paraya ihtiyacı olduğundan projeyi kabul etti. Bir yıl içinde yeni tasarımı başarıyla tamamladı, ama parasını isteyince Edison sözünden döndü."

"Çüş!" diye bağırdı Stephen Grimes. Sivilceleri neredeyse gözeneklerinden fırlayacaktı. "Yani Thomas Edison'un puştun teki olduğunu mu söylüyorsunuz?"

Laszlo sınıftakilerin gülüşmelerine katılarak, "Tarihe bakarsak, evet demek zorundayım," dedi.

Grimes yağlı eliyle burnunu silerek "Harika!" dedi. "Devam edebilirsiniz."

"Teşekkür ederim, Bay Grimes."

Bay Grimes sınıftaki en görgülü öğrenci değildi, ama iyi bir espri anlayışı ve sınıfın gözünde kahraman yapan bir dokunulmazlık havası vardı. Taşkınlıklarına hoşgörü gösteren tek öğretmen Laszlo olduğu için de, fen derslerinde özellikle cesurdu. Ayrıca Laszlo iki seçeneği olduğunu düşünüyordu: Ya espriye katıl ya da esprinin konusu ol. Birincisini yeğlemişti.

"Edison'dan ayrılan Tesla, birkaç yıl hendek kazıp, yol inşaatlarında amelelik yaptı. Ama neredeyse hiç uyumadığı için icatları üzerinde çalışmayı da sürdürdü. Genellikle kağıda dökmeden önce onları kafasında tümden tasarlıyordu. George Westinghouse 1888'de Tesla'ya alternatif akım konusunda patentleri için 60.000 dolar ödedi. Ülkeye elektrik dağıtımı için kullanıalcak sistemin akım türünü belirlemek için birlikte Thomas Edison'a karşı bir 'Akımlar Savaşı' başlattılar."

Birkaç saniye duralayıp notların alınmasına izin verdi.

"Doğru akım her zaman tek bir yönde akan sürekli bir elektriksel şarjdır. Alternatif akımsa, hem genliği, hem de yönü periyodik olarak değişen dalga şeklinde bir akımdır. Edison'un doğru akımı Tesla'nı alternatif akımından önce ortaya çıkmış olsa da, bir sorunu vardı. Doğru akım uzun mesafelerde aktarıldığında telleri eritiyordu. Dolayısıyla Edison kısa aralıklarla elektrik santralleri kurmak zorunda kalmıştı. Başka bir sorunsa daha alçak ya da üksek bir voltaja kolaylıkla dönüştürülememesiydi, yani değişik voltajlarda çalışan aygıtlar için ayrı elektrik hatları kurmak gerekiyordu."

Empati - Adam FAWER

5 Aralık 2010 Pazar

New York & Londra

New York, dinamik iktisadi aktivitenin, ticaret ruhunun 17. ve 18. yüzyılların Londra'sının muazzam gücünü devralmıştır. New York uluslararası sermayenin merkezi olarak "kapital"in ihtişamını gösteren anıt ve gökdelenlerle kaplıdır. Başka sözlerle New York'un diklemesine olan mimarisi, bir "kudret" ve otoriteyi çağrıştırmaktadır ya da gerçekten bunun bir gösterisidir. New York'un sinemasal imajı da şehrin zaferini sunmaktadır. Mc Arthur'a göre bu sunum, gökdelenlerin ve Le Corbusier'nin sesidir.

Sine-Masal Kentler / Mehmet ÖZTÜRK

New York-Yeni Dünya

Labirent, karmaşık, devingen, gergin, karışık halkların ve modern hayat biçiminin sembolü olan New York, tipik Amerikan yaşam stilinin de sembolüdür ve keyif ile yaratıcılığı karakterize eder. New York bir sinema şehri olduğu kadar, müzik ve gösteri sanatları ile endüstrisinin, fotoğraf ve mimarinin, ayrıca uluslararası ticaret, borsa ve bankacılığının da merkezidir. Bu kent, "Yeni Dünya"ya girişin de en büyük kapısıdır.
Ticaret ve paraya dayalı ilişkiler, gündelik alışkanlık ile kültürü ykından ilgilendirir. Zira paraya dayalı ekonomik uygarlık bütün bir toplumsal hayatın biçimlendirilmesinde etkindir. Georg Simmel de 1900 yılında, paranın, sosyal ve kültürel hayatın en büyük tahrip edicisi olduğunu dile getirmişti. Aslında paraya dayalı uygarlık, dünyanın her tarafına asırlardan beri girmiştir. "Bir Zamanlar Amerika", "Baba", "Şeytanın Avukatı", "New York Çeteleri" gibi filmler paranın yol açtığı tahribatı New York üzerinden temsil eden popüler eserlerdir.

4 Aralık 2010 Cumartesi

New York & Babil

Modern çağın Babil'i olarak New York, Sinematogafik sunumun dinamik bir kentidir. Gökdelenlerin bir arketipi sayılabilen "Zigurat" ve Babil imgesi 1910'larda, D.W.Griffith'in anıtsal ve temsili filmlerinde gösterilmişti. Fritz Lang da New York'un mimarisinden etkilenerek "Metropolis" filmini yapmıştı. New York bu özelliğini "Matrix", "Beşinci Element" gibi yeni bilim-kurgusal filmler ile Babil'e göndermelerde "Şeytanın Avukatı" filmlerinde korumuştur. Öte yandan New York'un tahrip olmuş, psiko-nevrotik, damgalanmış tipleri, gettoları ve saldırgan özelliği de sinematografik temsilini bulmuştur. Örneğin "New York'tan Kaçış", "Brooklyn'e Son Çıkış", "Dünyada Bir Gece", "Leon", "Taksi Şoförü" gibi filmler.

Sine-Masal Kentler / Mehmet ÖZTÜRK

Amerikan Sineması

Sinema, hareket halinde olan Amerikan toplumuna Bolşeviklere uyduğu gibi uyan bir kitle sanatıydı. Sovyet sinemasında kitlesel hareketler ile makineleşme filmlerin sahnelerini kaplarken, sinema, geniş ve "yeni" bir coğrafyada yer kapmaya çalışan bir göç toplumu ile kentlileşen "yeni dünya"ya adapte olmuştu. Amerikan sinemasındaki sahnelerde özellikle atlar, arabalar, koşuşturmacalar, ilgi çekici aksiyonlar olarak gelmişti seyirciye. Amerikan sineması da gerek kırsal gerekse kentsel alanlarda geçen filmlerinde aksiyona meyilliydi; daha doğrusu, Amerikan sineması hareket halinde olan toplumun bir sunumuydu.

Sine-Masal Kentler / Mehmet ÖZTÜRK

Amerika & Sinema & Laiklik

BüyükNew York'un yeniden yapılanması aşağı yukarı sinemayla eşzamanlıdır. Amerika'da ilk film gösterimi 1896 yılında gerçekleştirilmişken, büyük New York projesi 1898 yılında olmuştu. New York, modern hayat tarzının yerleşmeye başladığı bir dönemde süregen bir biçimde gelişti. Edison'un New York'taki sinema gösterilerinden sonra film kültrü Amerikan toplumunda heyecanla karşılanmıştı. Sanayileşme, kentleşme ve nüfusun çoğunluğunun göçmen olduğu bir sırada sinema, Amerikan toplumunu büyülemişti. Üstelik nüfusun önemli bir kısmının henüz İngilizce bilmediği bir toplumda sessiz sinema dönemi, ortak bir kültürel iletişim alanı sağladığı gibi, yeni değerler sistemini de ortaya koydu. Bu değerler sisteminden bir tanesi de laiklikti ve sinema bu yönde Amerikan toplumunun laikleşmesinde yararlı bir rol oynadı.

Sine-Masal Kentler / Mehmet ÖZTÜRK